Türk Hava Yolları son yıllarda gerek hizmet kalitesi, gerek açtığı hatlar, gerekse gençleşen filosuyla ciddi bir büyüme gerçekleştirdi.
THY hızla büyür ve gelişirken, İtalya ve Yunanistan'ın milli havayolları batma
noktasına geldi.
Ardından aşırı yükselen yakıt fiyatları ve Avrupa'da ilk olarak İrlanda'yı vuran
küresel kriz Ryan Air gibi ucuz taşımacılık yapan şirketleri vurdu.
Rakipleri gerilerken THY sadece Türklerin değil, başka ülke vatandaşlarının da tercihi haline gelmeye başladı ve hem doluluk hem de karlılık oranları arttı.
Buraya kadar herşey iyi ve güzeldi ama...
Bilirsiniz, bir cümlenin içine ama girdi mi öncesinde yazılanların hiçbir önemi kalmaz.
Burada da aynı durum söz konusu.
Yaşanan bu kazanın ardından THY'nin ne hizmet kalitesi ne filosunun genç olması ne de açtığı hatların önemi fazla kalmadı.
Havacılık sektöründe ana kural uçakların bir bütün halinde kalkması ve bir bütün halinde inmesidir.
Servis kalitesi iyi olan bir uçakta mı yolculuk etmek istersiniz yoksa güvenli
olarak ineceğinizi bildiğiniz bir uçakla mı sorusuna verdiğimiz cevap, sanırım neden "ama" dediğimizi de gayet net anlatacaktır.
Havacılık sekötüründe en acımasız olan kurallardan birisi de nedeni ne olursa olsun kazaların, uçağın ait olduğu şirkete fatura edilmesidir.
Örneğin 3 Mart 1974'te Paris Orly Havaalanı yakınlarında düşen ve 346 kişinin
ölmesine neden olan DC-10 kazasında aslında THY'nin hiçbir sorumluluğu yoktu.
DC-10'ların kargo kapağındaki bir üretim arızası nedeniyle yaşanan kaza maalesef THY'ye fatura edildi.
İstatistik biliminin en çarpıcı kullanıldığı alan havacılık sekötürü dersek, abartmış olmayız.
Sonucu her ne olursa olsun bu kaza THY'nin istatistiklerini daha beter bir hale
getirecek.
Hizmet kalitesi,filo yaşı ve hatlar konusunda Avrupa ve Amerika ile yarışıyoruz ama kaza istatisklerinde maalesef Ortadoğu ülkelerinin çoğundan gerideyiz.
Bakalım THY Yönetimi bu krizi ve hücum ederken yenilen bu golü nasıl çıkaracak